-
1 bahse girmek
v. bet, wager, go, lay, punt* * *bet -
2 bahse girmek
ketin miçilgê--------merc girtin -
3 bahse girmek
-
4 bahse girmek
зэдэон, зэнэкъокъун -
5 bahse girmek
to bet, to wager -
6 bahse girmek
höcət etmək, mübahisə etmək -
7 kazanma şansı az bahse girmek
v. take the odds -
8 kazanma şansı çok bahse girmek
v. lay the odds -
9 üzerine bahse girmek
v. back, put on -
10 girmek
vi1) gehen (-e in)ayrıntıya \girmek ins Detail gehenduşun altına \girmek unter die Dusche gehen2) (içeri \girmek) hineingehen (-e in), eintreten (-e in), betreten (-e) (zorla \girmek) eindringen (-e in)\girmek yasak( tır) ! Betreten verboten!aramıza soğukluk girdi zwischen uns ist eine Entfremdung eingetretenhırsız pencereden eve girdi der Dieb drang durch das Fenster in das Haus einodaya/suya \girmek ins Zimmer/Wasser gehen3) (içine \girmek, sığmak) hineingehen (-e in)4) ( katılmak) beitretencoğrafyadan sınava \girmek in Geographie die Prüfung ablegenderneğe/partiye \girmek einem Verein/einer Partei beitretenbahse \girmek eine Wette eingehen6) biriyle birbirine \girmek mit jdm aneinandergeraten7) kuyruğa \girmek sich anstellensıraya \girmek sich einreihen8) komaya \girmek ins Koma fallen -
11 شرط بندی کردن
bahse girmek -
12 სანაძლეოს გაგება
bahse girmek -
13 höcət etmək
bahse girmek -
14 bet
n. bahis, iddia, bahis parası————————v. bahis yapmak, bahse girmek, iddiaya girmek, para sürmek* * *1. bahse gir (v.) 2. bahis (n.)* * *[bet] 1. past tense, past participles - bet, betted; verb((often with on) to gamble (usually with money) eg on a racehorse: I'm betting on that horse.) bahse girmek, iddiaya tutuşmak2. noun1) (an act of betting: I won my bet.) bahis, iddia2) (a sum of money betted: Place your bets.) bahse yatırılan para•- take a bet
- you bet -
15 wetten
wetten ['vɛtən]vi, vt bahse girmek (um -e);( mit jdm) um etw \wetten (biriyle) bir şeyine bahse girmek;ich wette mit dir um fünf Mark, dass... seninle beş markına bahse girerim ki...;( wollen wir) \wetten? bahse var mısın?, bahse girelim mi?;worum \wetten wir? nesine bahse giriyoruz? -
16 wager
n. bahis, bahse girme————————v. bahse girmek, riske atmak* * *1. bahse gir (v.) 2. bahis (n.)* * *['wei‹ə] 1. noun(a bet: We made a wager that he would win.) bahis2. verb(to bet (something) on the chance of something happening: I'll wager (ten dollars) that I can jump further than you.) bahse girmek -
17 back
adj. arka, geri, arkadaki, uzak; ödenmemiş, ödemesi gecikmiş; eski tarihli; geriye doğru giden————————adv. geri, geriye, arkaya, geride, geçmişte, geçmişe, önce————————n. sırt, belkemiği; arka, geri; arkalık, elin tersi, kitap sırtı, ters taraf; defans oyuncusu, bek; tekne (boya vb.)————————v. kaplamak (kitap), astarlamak, kayırmak, sırtına binmek, arka çıkmak, destek olmak, geriye doğru sürmek, geri geri gitmek, takviye etmek, ciro etmek, üzerine bahse girmek* * *1. geriye (adv.) 2. geri (adj.)* * *[bæk] 1. noun1) (in man, the part of the body from the neck to the bottom of the spine: She lay on her back.) sırt, arka2) (in animals, the upper part of the body: She put the saddle on the horse's back.) sırt, arka3) (that part of anything opposite to or furthest from the front: the back of the house; She sat at the back of the hall.) arka, arka taraf4) (in football, hockey etc a player who plays behind the forwards.) bek2. adjective(of or at the back: the back door.) arka, arkada, arkadaki3. adverb1) (to, or at, the place or person from which a person or thing came: I went back to the shop; He gave the car back to its owner.) geri, geriye2) (away (from something); not near (something): Move back! Let the ambulance get to the injured man; Keep back from me or I'll hit you!) uzakta, geride, arkada3) (towards the back (of something): Sit back in your chair.) gerisine, arkasına4) (in return; in response to: When the teacher is scolding you, don't answer back.) karşılık olarak, cevap olarak5) (to, or in, the past: Think back to your childhood.) geçmişe, önce, geriye4. verb1) (to (cause to) move backwards: He backed (his car) out of the garage.) geri geri gitmek, gerilemek2) (to help or support: Will you back me against the others?) desteklemek, arkalamak, arka çıkmak3) (to bet or gamble on: I backed your horse to win.) bahse girmek•- backer- backbite
- backbiting
- backbone
- backbreaking
- backdate
- backfire
- background
- backhand 5. adverb(using backhand: She played the stroke backhand; She writes backhand.) ters vuruşla yapılan, sola yatık olarak- backlog- back-number
- backpack
- backpacking: go backpacking
- backpacker
- backside
- backslash
- backstroke
- backup
- backwash
- backwater
- backyard
- back down
- back of
- back on to
- back out
- back up
- have one's back to the wall
- put someone's back up
- take a back seat -
18 lay
adj. meslekten olmayan, rahip olmayan————————n. konum, mevki, durum, hal, yatma, sevişme, şarkı sözü, şarkı, türkü————————v. koymak, yerleştirmek, sermek, kurmak, hazırlamak, sunmak, ileri sürmek, yüklemek, dinmek, yatmak, sevişmek, yumurtlamak, bahse girmek* * *1. yatır (v.) 2. mürit (adj.)* * *I 1. [lei] past tense, past participle - laid; verb1) (to place, set or put (down), often carefully: She laid the clothes in a drawer / on a chair; He laid down his pencil; She laid her report before the committee.) koymak, bırakmak2) (to place in a lying position: She laid the baby on his back.) yatırmak3) (to put in order or arrange: She went to lay the table for dinner; to lay one's plans / a trap.) kurmak, hazırlamak4) (to flatten: The animal laid back its ears; The wind laid the corn flat.) yatırmak5) (to cause to disappear or become quiet: to lay a ghost / doubts.) aklından çıkarmak; zihninden atmak; ortadan kaldırmak6) ((of a bird) to produce (eggs): The hen laid four eggs; My hens are laying well.) yumurtlamak7) (to bet: I'll lay five pounds that you don't succeed.) bahse girmek•- layer2. verb(to put, cut or arrange in layers: She had her hair layered by the hairdresser.) katlamak, kat yapmak- layabout- lay-by
- layout
- laid up
- lay aside
- lay bare
- lay by
- lay down
- lay one's hands on
- lay hands on
- lay in
- lay low
- lay off
- lay on
- lay out
- lay up
- lay waste II see lie II III [lei] adjective1) (not a member of the clergy: lay preachers.) rahip sınıfından olmayan2) (not an expert or a professional (in a particular subject): Doctors tend to use words that lay people don't understand.) meslekten olmayan•- laymanIV [lei] noun(an epic poem.) gazel -
19 wetten
wetten v/i und v/t <h> bahse girmek;fam wetten ? iddiaya var mısın? -
20 спорить
несов.; сов. - поспо́рить1) tartışmak, münakaşa etmek; çekişmekо вку́сах не спо́рят — renk ve zevk üzerinde münakaşa olmaz
земе́льный уча́сток, из-за кото́рого они́ спо́рят — çekiştikleri arsa
две же́нщины спо́рили из-за ме́ста в о́череди — iki kadın sıra kavgası yapıyordu;
(да) ра́зве я спо́рю? — aksini söyledim mi ki?
2) ( держать пари) bahse girmek / girişmekмогу́ поспо́рить, что... —...dığına bahse girerim
спо́рим? — var mısın bahse?
3) перен. ( соперничать) çekişmek, yarış etmek; boy ölçüşmek
См. также в других словарях:
bahse girmek (veya tutuşmak) — görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma yapmak Bu marifetimi bilmeyenlerle bahse girip sırtımdan para kazanan açıkgözler bile oldu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
iddiaya girmek (veya tutuşmak) — karşıt iddialarda bahse girişmek Balkonda yan yana oturmuş, bir yandan tutulan ayı izlerken, bir yandan da iddiaya girmiştik. N. Eray … Çağatay Osmanlı Sözlük
altunlaşmak — altın öndül koyarak bahse girmek, II, 114 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
atlaşmak — at ortaya koyarak bahse girmek, atı öndül koyarak yarış etmek, I I, 114, 226 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
yarıklaşmak — zırh öndül koyarak bahse girmek, II, 258 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini