Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

bahse girmek

  • 1 bahse girmek

    v. bet, wager, go, lay, punt
    * * *
    bet

    Turkish-English dictionary > bahse girmek

  • 2 bahse girmek

    ketin miçilgê
    --------
    merc girtin

    Türk-Kürt Sözlük > bahse girmek

  • 3 bahse girmek

    зэпихьан/ зэпихьэн, зэпэубытын/ зэпэубыдын, Iогъозэпехьэ зэпихьан, БАЗ зэпихьэн

    Турецко-адыгский словарь > bahse girmek

  • 4 bahse girmek


    зэдэон, зэнэкъокъун

    Малый турецко-адыгский словарь > bahse girmek

  • 5 bahse girmek

    to bet, to wager

    İngilizce Sözlük Türkçe > bahse girmek

  • 6 bahse girmek

    höcət etmək, mübahisə etmək

    Türkçe-Azerice Sözlük > bahse girmek

  • 7 kazanma şansı az bahse girmek

    v. take the odds

    Turkish-English dictionary > kazanma şansı az bahse girmek

  • 8 kazanma şansı çok bahse girmek

    v. lay the odds

    Turkish-English dictionary > kazanma şansı çok bahse girmek

  • 9 üzerine bahse girmek

    v. back, put on

    Turkish-English dictionary > üzerine bahse girmek

  • 10 girmek

    vi
    1) gehen (-e in)
    ayrıntıya \girmek ins Detail gehen
    duşun altına \girmek unter die Dusche gehen
    2) (içeri \girmek) hineingehen (-e in), eintreten (-e in), betreten (-e) (zorla \girmek) eindringen (-e in)
    \girmek yasak( tır) ! Betreten verboten!
    aramıza soğukluk girdi zwischen uns ist eine Entfremdung eingetreten
    hırsız pencereden eve girdi der Dieb drang durch das Fenster in das Haus ein
    odaya/suya \girmek ins Zimmer/Wasser gehen
    3) (içine \girmek, sığmak) hineingehen (-e in)
    4) ( katılmak) beitreten
    coğrafyadan sınava \girmek in Geographie die Prüfung ablegen
    derneğe/partiye \girmek einem Verein/einer Partei beitreten
    5) ( bahse) abschließen (-e) ( riske) eingehen (-e)
    bahse \girmek eine Wette eingehen
    6) biriyle birbirine \girmek mit jdm aneinandergeraten
    7) kuyruğa \girmek sich anstellen
    sıraya \girmek sich einreihen
    8) komaya \girmek ins Koma fallen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > girmek

  • 11 شرط بندی کردن

    bahse girmek

    Farsça-Türkçe sözlük > شرط بندی کردن

  • 12 სანაძლეოს გაგება

    bahse girmek

    Georgian-Turkish dictionary > სანაძლეოს გაგება

  • 13 höcət etmək

    bahse girmek

    Azərbaycan-Türkiyə lüğət > höcət etmək

  • 14 bet

    n. bahis, iddia, bahis parası
    ————————
    v. bahis yapmak, bahse girmek, iddiaya girmek, para sürmek
    * * *
    1. bahse gir (v.) 2. bahis (n.)
    * * *
    [bet] 1. past tense, past participles - bet, betted; verb
    ((often with on) to gamble (usually with money) eg on a racehorse: I'm betting on that horse.) bahse girmek, iddiaya tutuşmak
    2. noun
    1) (an act of betting: I won my bet.) bahis, iddia
    2) (a sum of money betted: Place your bets.) bahse yatırılan para
    - take a bet
    - you bet

    English-Turkish dictionary > bet

  • 15 wetten

    wetten ['vɛtən]
    vi, vt bahse girmek (um -e);
    ( mit jdm) um etw \wetten (biriyle) bir şeyine bahse girmek;
    ich wette mit dir um fünf Mark, dass... seninle beş markına bahse girerim ki...;
    ( wollen wir) \wetten? bahse var mısın?, bahse girelim mi?;
    worum \wetten wir? nesine bahse giriyoruz?

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > wetten

  • 16 wager

    n. bahis, bahse girme
    ————————
    v. bahse girmek, riske atmak
    * * *
    1. bahse gir (v.) 2. bahis (n.)
    * * *
    ['wei‹ə] 1. noun
    (a bet: We made a wager that he would win.) bahis
    2. verb
    (to bet (something) on the chance of something happening: I'll wager (ten dollars) that I can jump further than you.) bahse girmek

    English-Turkish dictionary > wager

  • 17 back

    adj. arka, geri, arkadaki, uzak; ödenmemiş, ödemesi gecikmiş; eski tarihli; geriye doğru giden
    ————————
    adv. geri, geriye, arkaya, geride, geçmişte, geçmişe, önce
    ————————
    n. sırt, belkemiği; arka, geri; arkalık, elin tersi, kitap sırtı, ters taraf; defans oyuncusu, bek; tekne (boya vb.)
    ————————
    v. kaplamak (kitap), astarlamak, kayırmak, sırtına binmek, arka çıkmak, destek olmak, geriye doğru sürmek, geri geri gitmek, takviye etmek, ciro etmek, üzerine bahse girmek
    * * *
    1. geriye (adv.) 2. geri (adj.)
    * * *
    [bæk] 1. noun
    1) (in man, the part of the body from the neck to the bottom of the spine: She lay on her back.) sırt, arka
    2) (in animals, the upper part of the body: She put the saddle on the horse's back.) sırt, arka
    3) (that part of anything opposite to or furthest from the front: the back of the house; She sat at the back of the hall.) arka, arka taraf
    4) (in football, hockey etc a player who plays behind the forwards.) bek
    2. adjective
    (of or at the back: the back door.) arka, arkada, arkadaki
    3. adverb
    1) (to, or at, the place or person from which a person or thing came: I went back to the shop; He gave the car back to its owner.) geri, geriye
    2) (away (from something); not near (something): Move back! Let the ambulance get to the injured man; Keep back from me or I'll hit you!) uzakta, geride, arkada
    3) (towards the back (of something): Sit back in your chair.) gerisine, arkasına
    4) (in return; in response to: When the teacher is scolding you, don't answer back.) karşılık olarak, cevap olarak
    5) (to, or in, the past: Think back to your childhood.) geçmişe, önce, geriye
    4. verb
    1) (to (cause to) move backwards: He backed (his car) out of the garage.) geri geri gitmek, gerilemek
    2) (to help or support: Will you back me against the others?) desteklemek, arkalamak, arka çıkmak
    3) (to bet or gamble on: I backed your horse to win.) bahse girmek
    - backbite
    - backbiting
    - backbone
    - backbreaking
    - backdate
    - backfire
    - background
    - backhand
    5. adverb
    (using backhand: She played the stroke backhand; She writes backhand.) ters vuruşla yapılan, sola yatık olarak
    - back-number
    - backpack
    - backpacking: go backpacking
    - backpacker
    - backside
    - backslash
    - backstroke
    - backup
    - backwash
    - backwater
    - backyard
    - back down
    - back of
    - back on to
    - back out
    - back up
    - have one's back to the wall
    - put someone's back up
    - take a back seat

    English-Turkish dictionary > back

  • 18 lay

    adj. meslekten olmayan, rahip olmayan
    ————————
    n. konum, mevki, durum, hal, yatma, sevişme, şarkı sözü, şarkı, türkü
    ————————
    v. koymak, yerleştirmek, sermek, kurmak, hazırlamak, sunmak, ileri sürmek, yüklemek, dinmek, yatmak, sevişmek, yumurtlamak, bahse girmek
    * * *
    1. yatır (v.) 2. mürit (adj.)
    * * *
    I 1. [lei] past tense, past participle - laid; verb
    1) (to place, set or put (down), often carefully: She laid the clothes in a drawer / on a chair; He laid down his pencil; She laid her report before the committee.) koymak, bırakmak
    2) (to place in a lying position: She laid the baby on his back.) yatırmak
    3) (to put in order or arrange: She went to lay the table for dinner; to lay one's plans / a trap.) kurmak, hazırlamak
    4) (to flatten: The animal laid back its ears; The wind laid the corn flat.) yatırmak
    5) (to cause to disappear or become quiet: to lay a ghost / doubts.) aklından çıkarmak; zihninden atmak; ortadan kaldırmak
    6) ((of a bird) to produce (eggs): The hen laid four eggs; My hens are laying well.) yumurtlamak
    7) (to bet: I'll lay five pounds that you don't succeed.) bahse girmek
    2. verb
    (to put, cut or arrange in layers: She had her hair layered by the hairdresser.) katlamak, kat yapmak
    - lay-by
    - layout
    - laid up
    - lay aside
    - lay bare
    - lay by
    - lay down
    - lay one's hands on
    - lay hands on
    - lay in
    - lay low
    - lay off
    - lay on
    - lay out
    - lay up
    - lay waste
    II see lie II III [lei] adjective
    1) (not a member of the clergy: lay preachers.) rahip sınıfından olmayan
    2) (not an expert or a professional (in a particular subject): Doctors tend to use words that lay people don't understand.) meslekten olmayan
    IV [lei] noun
    (an epic poem.) gazel

    English-Turkish dictionary > lay

  • 19 wetten

    wetten v/i und v/t <h> bahse girmek;
    mit jemandem ( auf A, um) 10 Mark wetten b-le 10 mark(ın)a bahse girmek;
    fam wetten ? iddiaya var mısın?

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > wetten

  • 20 спорить

    несов.; сов. - поспо́рить
    1) tartışmak, münakaşa etmek; çekişmek

    о вку́сах не спо́рят — renk ve zevk üzerinde münakaşa olmaz

    земе́льный уча́сток, из-за кото́рого они́ спо́рят — çekiştikleri arsa

    две же́нщины спо́рили из-за ме́ста в о́череди — iki kadın sıra kavgası yapıyordu;

    (да) ра́зве я спо́рю? — aksini söyledim mi ki?

    2) ( держать пари) bahse girmek / girişmek

    могу́ поспо́рить, что... —...dığına bahse girerim

    спо́рим? — var mısın bahse?

    3) перен. ( соперничать) çekişmek, yarış etmek; boy ölçüşmek

    Русско-турецкий словарь > спорить

См. также в других словарях:

  • bahse girmek (veya tutuşmak) — görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma yapmak Bu marifetimi bilmeyenlerle bahse girip sırtımdan para kazanan açıkgözler bile oldu. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iddiaya girmek (veya tutuşmak) — karşıt iddialarda bahse girişmek Balkonda yan yana oturmuş, bir yandan tutulan ayı izlerken, bir yandan da iddiaya girmiştik. N. Eray …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • altunlaşmak — altın öndül koyarak bahse girmek, II, 114 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • atlaşmak — at ortaya koyarak bahse girmek, atı öndül koyarak yarış etmek, I I, 114, 226 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • yarıklaşmak — zırh öndül koyarak bahse girmek, II, 258 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»